3 Ekim 2017 Salı

NASIL DOĞRU ANNE OLUNUR?

   
   
     Benim tepeden,bodoslama dalmalı yazıma alışkın yada alışkın olmayan herkese merhaba :)
     Şu aralar "duygusalıımm uleeen" diye haykırmak istediğim bir dönemden geçiyorum.35 yaş ve periyodik dönemin iç içe geçtiği bir süreçten kaynaklanıyor olabilir.
      Sürekli bir çocukluğumu hatırlamalar, eskileri düşünmeler,hüzünlenme durumu vesselam..zira çocuklarım gözümün önünde büyürken bunları düşünmemekte elde değil aslında. Onlara bakıp kendi çocukluğumu düşünüyorum sonra kendime bakıp annemi...annemin "anne olunca anlarsın" sözü çınlıyor kulaklarımda sıkça,duygular şelale..! 

       Diğer tüm anneler gibi ,iyi bir anne olmak bütün çabam.her akşam yatağıma girdiğimde ŞÜKRETMEK o günü de sağlıkla bitirdiğimiz için.O akşam da evlatlarımı yatırıp,üzerlerini örtüp,yataklarında huzurla uyuduklarını bildiğim için.Ve SORGULAMAK kendimi "gerçekten iyi bir anne miyim? Cevabını bilmiyorum.kime göre neye göre? 

     Bir de işin şu boyutu var.gözlemlerime dayanarak söylemeliyim ki bir evladı memnun etmek mümkün değil.fazla örnek gördüm bu söylediğimi tasdikleyecek.anne baba hiçbirşeyini eksik etmiyor “siz burnumu sürtmediniz.yokluk göstermediniz” diyor.yada tam tersi “siz benim için bugüne kadar ne yaptınız” diyor.iki durumda da çok acı bunları duymak :( nasıl doğru anne olunur? Keşke bir formülü olsa,bir kriteri olsa diyorum bazen.

   Şu meşhur etraf’ı da göz ardı edemicem :)) ne yapsan eleştirir.en ufak dert yansan hemen akıl vermeye başlar “ama suç sen de” der “şöyle yapmalıydın” diye devam eder “ve sonra böyle yaparsan olur” diye bitirir ve oracıkta sertifakanızı verir. Doğru annelik nasıl yapılır teoride öğrenmiş olursunuz :) azıcık söz dinleyen biriyseniz hemen denemek istersiniz.ama o method sizin cücüklerde işe yaramaz.yine tavazuda tavan yapanlardansanız.acaba en başında mı hata yaptım diye düşünürsünüz.ama belki en son gelir aklınıza bütün çocuklar karakteriyle doğar.elbette bu da bir tartışma konusudur.ama %70-80 karakterin etkili olduğu konusunda iki çocuk annesi olarak bunu görüyorum.çokça ikisini de ben doğurdum nasıl bu kadar farklı olabilirler diye düşünüyorum. 
      
        Doğru yaptığımdan emin olduğum yada pişmanlık duymayacağım bir konu da şu ki,
       Hiçbir zaman çocuklarıma yüksek mertebeli hitaplarda bulunmadım.karşı değilim ama tarzım değil ağam,paşam,prensim gibi kelimeler...hem gelecekteki müstakbel gelinime yatırım yapıyorum fena mı :))) kendini paşa sanmasın hizmet beklemesin.Sevdiceğine yardım edince kılıbık olunmayacağını bilsin.bunları da ekstradan aşılıyorum şimdiden.erkekler ağlamaz kelimesini asla kullanmadım meselaları çoğaltacak olursam.tam tersi kendilerini sıktıklarını farkettiğimde tutma kendini oğlum rahatlarsın dediğim oldu ( sarp efe sünnet olmadan önce damar yolu açılması gerektinde ağlayacak gibi olduğunda hemşire bozuntusunun BİRİ -diğer tüm hemşireleri tenzih ederek- erkek adamsın ağlicak mısın yoksa dediğinde cümlesinin sonu gelirken beraber oğlumun dikkatini üzerime çekip ağlayabileceğini söylediğim için zerre pişman değilim.gözlerindeki güveni gördüm.yaslandı orda bana manen.ama bu kez gerçekten ağlamaktan kendisi vazgeçti belki de hissettiği güvenin hazzıyla) aynı durum kız anneleri içinde geçerli.prensesim,kraliçem vs gibi sözcüklerle kodlamayın çocuklarınızı.beklentilerini arttırmayın.aman ne olacak çocuk o daha demeyin.ömrü boyunca prenses gibi yaşayacağının garantisini veremeyeceğiniz halde o misyonu yüklemeyin.hayal kırıklığına uğramasına sebep olmayın.

ara not:yaşadığımız sünnet faciasını hala yazmadım.zaman aşımına uğradı ama hala niyetliyim.en azından hatıra olarak burda kalması ve çocuklarımın inşallah ilerde okuyup belki de tebessüm etmesi için(!)

      Genetik faktörleri de göz önünde bulunduracak olursam çocuklarım;özellikle de sarp efe de gözlemlediğim aşırı merhamet duygusu.Bera için bunu söyleyebilmemin netlik kazanması için biraz daha büyümesi lazım henüz 4 yaşını doldurmadı.yalnız büyüklerimizin "ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider" sözü aşırı tescilli tarafımdan.Bera abisinin küçük bir iz'cisi zira :))) 

     Yolda yürürken hiçbir çiçeği es geçmeksizin koklayan,çirkin güzel hiçbir hayvanı,böceği ayırt etmeden seven bir çocuk Sarp Efe.abisinin davranışlarını gören Bera’da o yönde bir hayli ilerleme katetti.katetti diyorum çünkü önceden hayvanlardan çok korkan bir çocuktu.bu yönde ürkek karakterini abisini örnek alarak baskılamaya çalıştığını söyleyebilirim.

    Onlar bu güzelliklerle ilgilenirken bazı eğitimleri vermekte bana düşüyor.ellerine bir çiçek aldıklarında onun sadece ne kadar güzel olduğunu onaylamakla kalmıyor,ne kadar güzel yaratıldığını da belirtip ufaktan aşılamaya çalışıyorum "yaratılış" ve "yaratıcı" sözcüklerini... Küçücük bir böceğin bile ekosistemde ,bilmediğimiz bir görevi olduğunu...üstelik artık direkt bu terimsel sözcükleri kullanıyorum..sormuyorlar mı bilmedikleri sözcükleri? elbette soruyorlar.direkt anlatıyorum.zaten boylarını aşan bişey olduğunda üstelemiyor sadece dinliyorlar.

    An oluyor yine sorguluyorum kendimi,çocuğuma bir yetişkin gibi davranmakla hata mı ediyorum diye sonra yaptığımı meşrulaştırıcı bir iç ses "hayır,çocuk bir umman ne verirsen alır,hem ağaç yaş iken eğilir " diyor :)

    Son olarak söylemek istediğim ,allah rızası için kimse kimseye akıl vermesi.. tavsiyede bulunmak yada doğru uslup kullanarak akıl vermek bambaşka bişey.

     
     Sarp efeme ve Berama,

     Benim tertemiz,iyi yürekli,merhamet yüklü,özgür ruhlu evlatlarım..her kul gibi bende hata dolu, hiçbirşeyi mükemmel yapamayan bir anneyim.size verebileceğim en kusursuz şey sadece sevgim ve kabul olması ümidiyle dualarım.sizi çok seviyorum.